KAPILAR/ PENCERELER
Kapılar
açılır, kapılar kapanır, örtülür, çekilir, kırılır, kilitlenir, çalınır,
dinlenir. Kapıların önünde beklenir, kapısına kul köle olunur. İçerisiyle
dışarısı arasındaki sınırdır. Mahremiyetin sembolüdür, arkasında saklandığımız,
kendimizi güvende hissettiğimiz bekçidir.
Kimilerine
kapattığımız, kimilerine aralık bıraktığımız, bazılarınaysa ardına kadar
açtığımız gizemin anahtarıdır. Kapıların bize umut verdiği de görülmüştür. Ne
de olsa biri kapanırsa diğeri açılır.
Kapıların
ardında başka kapılar bekler kimi zaman. İlkini aşamayan diğerlerini çalamaz. 4
kapı 40 makam tasavvuf yolcularının yolunu gözler. “Şeriat, tarikat yoldur
varana/Hakikat marifet andan içeru/ Evvel kapu şeriat, geçse andan tarikat/
Gönül evi marifet ışk hakikat içinde” (Yunus Emre)
Cennetin 8
kapısı, cehennemin 7 kapısı olması, Rahmeti gazabını geçmiş olanın merhametinin
sonsuz işaretlerinden sadece biri. Nitelikten anlamayan akıllarımıza nicelikle
verilmiş bir mesaj.
Velhasıl
kelam kapı, çalana açılır. Hangi kapıyı çaldığımıza dikkat!
Bir evin
dünyaya açılan kapısı: Pencereler… Dört duvar arasından süzülen yollar…
Bir
pencere lazım gelir bazı zamanlar, açar açmaz yüreğini sıkıştıran ne varsa
söküp atmaya, içindeki isi pusu alıp götürmeye bir pencere yeter bazı zamanlar.
Geceleri, gündüzleri görmek istediğimizde ya da taptaze bir nefes için
sabırsızlandığımızda aralayıp ferahladığımızdır. Birşeyleri beklerken, önünde
hayallerle gerçeklerin birbirine karıştığı, dışarıda oynayan çocukları ya da
karşı apartmanın duvarını izlerken korkularımızın, umutlarımızın araya girip
zihnimizde dolaştığı bir tualdir. Camındaki dumanlı gözlerimizin yansımasında gerçekler
yüzümüze yüzümüze vurur. Pencereden bakmak bir yerde cesaret ister. Kimi zaman bir
yüzleşmedir camın ardına dalıp gitmek.
Aslında
nereye gidersek gidelim manevi pencerelerimizi yanımızda taşırız. Onlarla
hayata bakıp, oradan değerlendiririz, değer biçeriz. Çok sevdiğim bir ablamın
sözü geliyor aklıma. “Şimdi ben buradan bakınca ne görüyorum.” demişti dükkanın
penceresini göstererek. “Camda leke olmuş. Camdaki lekeye bakarsam lekeyi
görürüm. Halbuki camın arkasına bakarsam ne görürüm. Çiçekler, bulutlar neler
neler görürüm. Lekeye bakıp kalırsam camın arkasındaki güzellikleri göremem ki.
Siz de camdaki lekeye değil camın arkasına bakın.”
Taş
duvarların arasından bizlere iyilik ve güzellikleriyle mutluluk kapılarını
açan, sevgi pencerelerini aralayan değer biçilemez sevgili dostlarımıza varlıklarıyla
hayatımıza kattıkları bütün her şey için sonsuz teşekkürler.
0 yorum: